24 Ekim 2013 Perşembe

TUTSAK VEKİL SARIYILDIZ: KELEPÇELİ TEDAVİYİ REDDEDİYORUM


Tutuklu BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, kelepçeli olarak hastaneye götürülmek istenmesine tepki göstererek tedavi olmayı reddetti.

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, sağlık sorunları nedeniyle hastaneye kelepçeli götürülmek istenmesine tepki göstererek, tedavi olmayı reddetti. Sarıyıldız, kelepçe takmayı reddettiği için hastaneye götürülmedi. Danışmanı aracılığı ile açıklamada bulunan Sarıyıldız, hastaneye götürüldüklerinde onur kırıcı uygulamalar ile karşı karşıya kaldıklarını ifade ederek, şunları kaydetti: "Hasta koltuğuna oturuncaya kadar ellerimiz kelepçeli, bir er de koluma başka bir kelepçeyle bağlı, sağımda, solumda, önümde uzman bir çavuşun emrindeki askerlerle tedaviye götürülüyoruz. Askeri yetkililere 'Ellerim zaten bağlı, ayrıca bir askeri bağlayarak rencide etmenize gerek yok. Milletvekiliyim, kaçacak değilim' dediğimde oldukça soğuk bir tavırla 'Benim için fark etmez, bana böyle emir verildi, ben de uygulayacağım' şeklinde cevaplar veriliyor. En son yine rahatsızlığım nedeniyle hastaneye gitmek istediğimde tekrar aynı uygulama ile karşılaşınca tedavi olmayı reddettim. Bel fıtığı, karaciğer, mide gibi rahatsızlıklarım da olmasına rağmen, şahsımızda halkımıza uygulamaya çalışılan söz konusu aşağılayıcı tutumlar nedeniyle hastaneye götürülmeyi artık reddediyorum."


Askerlerin siyasi tutsaklara yönelik yaklaşımının kişisel olarak ele alınamayacağına dikkat çeken Sarıyıldız, AKP iktidarından cesaret alan askerlerin ilgili mevzuatları bir kenara bırakıp, duyguları ile hareket edebildiğini ve bazı askerlerin yaklaşımlarında da düşmanca tavır gördüklerini aktardı.

24 Mayıs 2013 Cuma


DEVLETTEN TETİKÇİLER İÇİN 1 MİLYON 254 BİN TL MASRAF

Tutuklu Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın, '90'lı yıllarda işlenen cinayetlerin tetikçisi olan asker, polis ve itirafçıların avukat masraflarının devlet tarafından ödenmesi ile ilgili yasaya dair sunduğu soru önergesine Adalet Bakanı Sadullah Ergin yanıt verdi. Ergin, "Söz konusu yönetmelik kapsamında Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 1 Milyon 91 Bin 554 TL, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 163 bin TL olmak üzere toplam 1 milyon 254 bin 554 TL avukatlık ücreti ödenmiştir” dedi.

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın 26 Ocak 2008 tarihinde 26768 sayılı "Terörle mücadelede görev alan personelin, bu görevlerinin ifasından doğduğu iddia edilen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda müdafi olarak belirlediği avukat veya avukatların ücretlerinin ödenme usul ve esasları" yasasına ilişkin verdiği yazılı soru önergesine Adalet Bakanlığı yanıt verdi. “Yönetmelik kapsamında 2008 yılından bu güne kadar avukatlara yapılan ödeme tutarı ne kadardır?” sorusuna Bakanlık, “Söz konusu yönetmelik kapsamında Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 1 Milyon 91 Bin 554 TL, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 163 bin TL olmak üzere toplam 1 Milyon 254 Bin 554 TL avukatlık ücreti ödenmiştir” diye yanıt verdi.

Sarıyıldız’ın, "sanığın yararlandığı haktan mağdurun yararlanamıyor olmasının" silahların eşitliği ilkesine aykırı olup olmadığı sorusuna Bakan Ergin, “Terörle etkin şekilde mücadele eden kamu görevlilerinin hukuksal çıkarlarını korumak amacıyla 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 15’nci maddesi ile anılan Kanun hükmüne dayanılarak çıkartılan ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca şüpheli/ sanık kamu görevlilerine getirilen hukuki yardım müessesesinin kamu yararı ilkesine aykırılık teşkil etmeyeceği zira terörle mücadelede görev veren veya bu görevi ifa eden kamu görevlilerinin terör örgütlerinin açık hedefi haline gelmesi dolayısıyla 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 20’nci maddesi kapsamında koruma tedbirlerinden de yararlandıkları göz önüne alındığında, soruşturma/kovuşturma avukatların ücretlerinin ödenmesine ilişkin esas ve usuller, Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” diye belirtti.

94 personele dava

Adalet Bakanlığı yargılanan güvenlik güçleri hakkında verdiği yanıtta ise taksirle ölüme ve yaralanmaya sebep olmak, kasten ev yakmak, cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek, adam öldürmeye azmettirmek, kasten öldürmek, işkence yapmak ve işkence sonucu ölüme sebebiyet vermek, ihmali davranışla adam öldürmek suçları iddiasıyla 53 Jandarma Genel Komutanlığı personeli ile, kasten öldürmek, görevini kötüye kullanmak ve işkence suçları iddiasıyla da 41 Emniyet Genel Müdürlüğü personeli hakkında dava açıldığını bildirdi.

JİTEM grup komutanının masrafları da devletten

Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1993-95 yılları arasında işlenen 52 faili meçhul cinayet ile ilgili "Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak", "Adam öldürmeye azmettirmek" ve "Adam öldürmek'' suçlarından halen Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 9 kez ağırlaştırılmış müebbet istemi ile yargılanan JİTEM Grup Komutanı Albay Cemal Temizöz ve diğer sanıkların da söz konusu yasaya göre avukat paraları devlet tarafından ödeniyor.

8 Mayıs 2013 Çarşamba


Sarıyıldız, FEM Dershanesi'nin eski kitaplarının SYDV’ye satılışını sordu
ANKARA- Tutuklu Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Cizre’de FEM Dershanesi’nin süresi geçmiş ve kullanılma özelliğini kaybetmiş sınava hazırlık kitaplarının, komisyon ve duyuru yapılamadan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na satılmasını Milli Eğitim Bakanına sordu.
Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde FEM Dershanesi’nin süresi geçmiş ve kullanılma özelliğini kaybetmiş sınava hazırlık kitaplarının, komisyon ve duyuru yapılamadan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na (SYDV) satılmasını Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya sordu.
Sarıyıldız, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan aracılığı ile verdiği soru önergesinde atıl durumda olan kitapların Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bütçesinden 15 bin TL karşılığı satın alındığını ve satın alınan bu kitapların ilçedeki liselere eğitim yardımı adı altında dağıtıldığına dikkat çekti. Sarıyıldız, Bakan Avcı’ya yanıtlaması talebi ile şu soruları sordu:
“Özel bir dershaneye ait eski ve atıl durumdaki kitapların maliyetinin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bütçesinden hiçbir komisyon kurulmadan karşılandığı yönündeki iddianın doğruluğu nedir? “Söz konusu iddia doğru ise 15 bin TL karşılığında özel bir dershaneden satın alınan kitapların liselere dağıtılmasındaki amaçlanan kamu yararı nedir? Daha önceki yıllarda da ilçede bulunan liselere dağıtılması amacı ile özel dershanelerden ders kitapları satın alınmış mıdır? Satın alınmış ise hangi dershanelerden, ne kadar maliyet ile temin edilmiştir?”



6 Mayıs 2013 Pazartesi

SARIYILDIZ, BAŞBAKAN'A SORDU: ŞIRNAK KATLİAMI İÇİN ÖZÜR DİLEMEYİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

1994 yılında 41 kişinin katledildiği Kuşkonar ve Koçağıllı katliamlarını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a soran tutuklu Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, "Kürt coğrafyasında yaşanan bu ve diğer katliamlar ile ilgili Toplumsal Yüzleşme ve Hakikatlerin Araştırma Komisyonu kurmayı düşünüyor musunuz? Devlet adına katledilen köylülerin yakınlarından özür dilemeyi düşünüyor musunuz?" diye belirtti

 Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, 26 Mart 1994 tarihinde TSK'ye ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu katledilen 41 yurttaşın ölümünü Başbakan Erdoğan'a sordu. Sarıyıldız, BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken aracılığı ile verdiği soru önergesinde, Kürtlerin demokratik hak ve taleplerinin inkârı, 12 Eylül 1980 darbesinin ortaya çıkardığı baskı ve sindirme politikaları neticesinde giderek büyüyen PKK hareketinin 1990'lı yılların başı ile beraber kitlesel bir desteği de arkasına aldığını belirtti. Devletin, bu desteğin önünü kesmek için Kürt illerinde 1990'lı yıllardan itibaren sivil halka karşı sistematik bir yıldırma ve bastırma politikası geliştirdiğini hatırlatan Sarıyıldız, yürütülen savaş konsepti sonucunda binlerce kişinin hayatını kaybettiğini, milyonlarca kişinin de yerinden yurdundan edildiğini belirtti.

'En korkunç olanı toplu ölümler'

Şırnak merkez ve ilçelerinde de yoğun çatışmaların yaşandığı 90'lı yıllarda yüzlerce insanın öldürüldüğünü, zorla kaybettirildiği ve failli meçhul cinayetlere kurban gittiğini aktaran Sarıyıldız, "En korkunç olanı ise toplu ölümler, toplu kaybedilmeler ve toplu infazlardı. Aynı aileden çok sayıda kişi bir anda atılan bir bomba ya da tesadüfen binilen bir arabadan çıkarılarak kaybedildi. Öyle ki, baba-oğul, ağabey-kardeş, amca çocukları-hala çocuklarının ortak kaderleri olan ölümlerden dolayı birçok aile sadece bir kişinin değil, yakınlarından birkaç kişinin yassını tutmak zorunda kaldı" diye kaydetti. "Şırnak'ın Kuşkonar ve Koçağıllı köylerinde de 26 Mart 1994 tarihinde askeri uçakların gerçekleştirdiği bombardımanda beşikteki bebekler, çocuklar ve hamile kadınların da aralarında bulunduğu 41 kişinin katledildiğini belirten Sarıyıldız, önergede şunlara dikkat çekti: "Hava saldırısına günlerce sessiz kalan dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, katliamın uluslararası basında da yer almasından sonra yaptığı açıklamada saldırıyı doğrulamış; ancak bombalamanın bilinçli şekilde yapılmadığını belirterek, savaş uçaklarına takılan bombaların kayışlarının 'gevşemesi' sonucu bombaların köyün üzerine düştüğünü açıklamıştı. Dönemin iktidarı ve medyası yaşanan katliamdan sorumlu olarak uzun süre PKK'yi göstermişti. Basına yansıyan haberlere göre, Ulaştırma Bakanlığı, Avukat Tahir Elçi'nin talebi üzerine Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nden, 26 Mart 1994 tarihli uçuş kayıtlarını istedi. Alınan yanıtta ise , 'Kuşkonar ve Koçağıllı köylerinin bulunduğu noktada (10 NM-18.55 KM) Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 2 uçuş icra edildiği tespit edilmiştir' denildi."

'Özür dilemeyi düşünüyor musunuz?'

Sarıyıldız, Erdoğan'a yanıtlaması talebi ile şu soruları yöneltti: "TSK'ye ait askeri uçakların bombardımanı ile katledilen 41 sivil yurttaşın failleri neden hala bilinmemektedir? Soruşturmanın zamana yayılması ve örtbas edilmesi ile ilgili dönemin yetkilileri ve hükümetinizin bir talimatı olmuş mudur? 41 sivil yurttaşın katledilmesi esnasında savaş uçakları ya da helikopterlerde görev yapan, operasyon kararı veren ve bombalamayı gerçekleştiren kişiler hakkında soruşturma açılmış mıdır? Bu kişilerin soruşturma aşamasında ifadelerine başvurulmuş mudur? Başvurulmuşsa, ifadeler nelerdir? Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, savaş uçaklarına takılan bombaların kayışlarının 'gevşemesi' sonucu bombaların köyün üzerine düştüğünü açıklamıştı. Bu açıklama katliamın sorumluluğunun kimde olduğunu açıkça göstermemekte midir? Dönemin Başbakanı, Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı'nın ifadelerine başvurmayı düşünüyor musunuz? Bu kişiler hakkında herhangi bir inceleme ya da soruşturma başlatılmış mıdır? Ulaştırma Bakanlığı'nın verdiği son bilgi ve Genelkurmay eski Başkanı Doğan Güreş'in geçmişteki açıklamaları katliamın askeri uçak ya da helikopterler tarafından yapıldığını göstermektedir. Yaşanan katliamdan ötürü devlet adına katledilen köylülerin yakınlarından özür dilemeyi düşünüyor musunuz? Kürt coğrafyasında yaşanan bu ve diğer katliamlar ile ilgili Toplumsal Yüzleşme ve Hakikatlerin Araştırma Komisyonu kurmayı düşünüyor musunuz?"

5 Mayıs 2013 Pazar


Sarıyıldız, 75 yaşındaki hasta tutuklunun tahliyesini istedi
ANKARA-Tutuklu Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, 22 yıldır cezaevinde olan ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan 75 yaşındaki hasta tutuklunun durumunu Meclis’e taşıdı. Konu hakkında Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e yazılı soru önergesi veren Sarıyıldız, “75 yaşındaki Hasan Aslan’ın tahliye edilmesi ve yaşamının son yıllarını ailesinin yanında geçirmesi için herhangi bir girişiminiz olacak mı?” diye sordu.
ü
Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, 22 yıldır cezaevinde olan 75 yaşındaki hasta tutuklu Hasan Aslan’ın durumunu Meclis’e taşıdı. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan aracılığı ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e yazılı soru önergesi veren Sarıyıldız, İnsan Hakları Derneği’nin neticelendirdiği çalışmaya göre Türkiye’nin farklı illerindeki cezaevlerinde toplam 230 ağır hastanın bulunduğunu belirtti. Hasta tutuklulardan 108'inin biran önce serbest bırakılması gerektiğini ifade eden Sarıyıldız, “181 hastanın da ciddi koşullarda tedavisinin yapılması gerekiyor. Uluslararası standartlara göre, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere sunulan sağlık hizmetinin, cezaevi dışındaki şartları ile eşit olması gerektiği belirtilmektedir. Yurttaşların cezaevlerinde olması, en temek hak olan yaşam ve sağlık hakkının elinden alınması anlamına gelmemelidir. Ancak Türkiye’de cezaevlerindeki mahpuslar yaşadıkları sağlık sorunları konusunda sevk ve tedavi işlemlerinde ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Ayrıca cezaevi koşulları hasta tutukluların yaşamını fiziki ve psikoloji açıdan olumsuz olarak etkilediğinden,  hastalıklar zaman ile ölümcül bir safhaya ulaşıyor. 3. Yargı Paketi’nde “6411 sayılı kanun” ile hasta mahpusların durumuna yönelik bazı değişiklik yapıldı. Ancak bürokratik engellerden ötürü ağır durumdaki hasta tutuklular halen cezaevlerinde tutulmaktadır” diye belirtti.
‘Aslan ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda’
Durumu ağır olan yüzlerce hasta tutukludan birinin de Ordu E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan 4 Kasım 1938 doğumlu Şırnak’ın İdil nüfusuna kayıtlı Hasan Aslan isimli tutsak olduğuna dikkat çeken Sarıyıldız,  3 Mart 1992 tarihinde PKK davasından yargılanan Hasan Aslan’ın dönemin Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin verdiği karar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığını hatırlattı. Aslan’ın cezasının 36 yıla çevrildiğini dile getiren Sarıyıldız, önergede şunları kaydetti: “Gerçek yaşı 85 olan Aslan’ın kimlikteki yaşı 75 olarak gösterilmektedir.  Gerçek yaşının ortaya çıkması için kemik testi isteyen Aslan’ın bu talebi ilgili yetkililerce yerine getirilmemiştir. Sırasıyla Diyarbakır, Ceyhan, Midyat ve Ordu cezaevlerinde kalan Aslan’ın KOAH hastalığı bulunmaktadır.  Yaşadığı sağlık problemleri ve ilerlemiş yaşından ötürü Aslan, nefes darlığı, astım, mide rahatsızlığı, göz rahatsızlığı, iltihaplı romatizma, ayak ve dizlerde şişkinlik, şiddetli ağrılar gibi ciddi sağlık sorunları yaşamaktadır. Aslan, oda arkadaşlarımın yardımı olmadan hiçbir ihtiyacını karşılayamayacak durumdadır.  Aslan’ın elbiselerinin giydirilmesinden, traşına kadar tüm ihtiyaçları oda arkadaşları tarafından giderilmektedir”.
 ‘3. Yargı paketi ile kaç hasta tutuklu tahliye edildi?’
Sarıyıldız, Bakan Ergin’e yanıtlaması talebi ile şu soruları sordu: “2002 ile 2013 yılları arasında cezaevinde yaşamını yitiren hasta tutuklu sayısı kaçtır? 2013 yılı itibariyle cezaevinde kaç hasta tutuklu bulunmaktadır? Bunlardan kaçının durumu ağırdır?  Cezaevlerinde 70 yaş ve üstü kaç tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bu yaş üstündeki kaç hasta tutuklu cezaevinde tutulmaktadır? 3. Yargı paketi kapsamında kaç hasta tutuklu tahliye edildi? Gerçek yaşı 85 olan ancak nüfus cüzdanındaki yaşı 75 olan hasta hükümlü Hasan Aslan neden 3. Yargı kapsamında tahliye edilmemektedir? Hasan Aslan’ın uzman doktorlarca tespit edilmiş hastalıkları nelerdir? Hastalığının tedavisi için hangi hastanelerde, ne tür bir tedavi görmüştür? Aslan’ın şu an herhangi bir sağlık kuruluşunda tedavisi yapılmakta mıdır? 75 yaşındaki Hasan Aslan’ın tahliye edilmesi ve yaşamının son yıllarını ailesinin yanında geçirmesi için herhangi bir girişiminiz olacak mı? İnsan Hakları Derneği’nin raporunda belirttiği 230 ağır hasta tutsağın tahliye edilmesi için herhangi bir çalışma gündeminizde midir?”


9 Nisan 2013 Salı


Sarıyıldız'dan katledilen 46 köylü için araştırma önergesi
ANKARA-Tutuklu BDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Şırnak’a bağlı Kuşkonar, Koçağıllı ve Çağlayan köylerinde TSK’ye ait uçakların bombardımanı ile katledilen 46 kişinin faillerinin ortaya çıkarılması için Meclis’i göreve çağırdı. Sarıyıldız, '90’lı yıllardaki karanlık olayların aydınlatılması için özel yetkilere sahip parlamento içi ya da parlamento dışı bir komisyonun kurulması gerektiğine dikkat çekti.
Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan aracılığıyla verdiği araştırma önergesinde Şırnak’a bağlı Kuşkonar, Koçağıllı ve Çağlayan köylerinde TSK’ye ait uçakların bombardımanı ile katledilen 46 kişinin faillerinin ortaya çıkarılması ve '90’lı yıllarda “Terörle mücadele” adı altında yapılan insanlık dışı uygulamaların ve sorumluların yargılanmasını istedi.
'KÜRTLER HEP YAS TUTMAK ZORUNDA KALDI'
Sarıyıldız, şunları kaydetti: "Kürtlerin demokratik hak ve taleplerinin inkârı, 12 Eylül 1980 darbesinin ortaya çıkardığı baskı ve sindirme politikaları neticesinde giderek büyüyen Silahlı Kürt hareketi (PKK) 1990’lı yılların başı ile beraber kitlesel bir desteği de arkasına aldığını dile getirerek, “ Devlet, bu desteğin önünü kesmek için Kürt illerinde 1990’lı yıllardan itibaren sivil halka karşı sistematik bir yıldırma ve bastırma politikası geliştirdi. Yürütülen savaş konsepti sonucunda binlerce kişi hayatını kaybederken milyonlarca insan da yerinden yurdundan edildi. Şırnak merkez ve ilçelerinde de yoğun çatışmaların yaşandığı '90’lı yıllarda yüzlerce insan ya öldürüldü, ya kaybedildi ya da failli meçhul cinayete kurban gitti. En korkunç olanı ise toplu ölümler, toplu kaybedilmeler ve toplu infazlardı. Aynı aileden çok sayıda kişi bir anda atılan bir bomba, ya da tesadüfen binilen bir arabadan çıkarılarak kaybedildi. Öyle ki baba-oğlu, ağabey-kardeş, amca çocukları-hala çocuklarının ortak kaderleri olan ölümlerden dolayı birçok aile sadece bir kişinin değil, yakınlarından birkaç kişinin yassını tutmak zorunda kaldı” diye belirtti."
'DÜN KAYIŞLAR GEVŞEDİ, BUGÜN DE YANLIŞ İSTİHBARAT!'
28 Mart 2011 tarihinde Şırnak’ın Uludere İlçesi’ne bağlı Roboskî (Ortasu) köyünde TSK'ye ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 34 yurttaşın katledilmesinin Şırnak halkının yaşadığı katliam halkalarının sadece sonuncusu olduğunu vurgulayan Sarıyıldız, "gökten ateş ve ölümün yağdığı yıllar" olarak tarif edilen 1990’lı yıllarda Şırnak’a bağlı üç köye yönelik yapılan uçak bombardımanı sonucu 45 köylü katledildiğini hatırlattı. Katledilen 45 köylünün Roboski Katliamı’ndakinden farklı olarak sınırda değil evlerine düşen tonlarca kilo ağırlıktaki kazanlar ile yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Sarıyıldız, önergesinde, yaşananları şöyle özetledi:
"1993 yılında Çağlayan Köyü TSK’ye ait uçaklar tarafından bombalandı. Bombardıman sonucu Germe ailesinin evi uçaklardan atılan kazan mermilerinin hedefi oldu. 8 kazan mermisinin isabet ettiği evde Ahmet Germe, hamile olan Leyla Germe, Selamet Germe ve 1 yaşındaki kızı Dilxaz katledildi. Şırnak’ın Koçağıllı Köyü’nde de 26 Mart 1994 tarihinde askeri uçakların gerçekleştirdiği bombardımanda beşikteki bebekler, çocuklar ve hamile kadınların aralarında bulunduğu 15 kişi yaşamını yitirdi. Aynı gün (26 Mart 1994) sabah saatlerinde bir köy daha bombalanmıştı o da Şırnak merkeze bağlı Kuşkonar Köyü idi. Olayların ardından resmi yetkililer bombardımanı PKK'nin yaptığını öne sürerken, köylüler ise askeri uçak ve helikopterlerin köyleri bombaladığını belirtti. Köylülerin anlatımına göre 4 jet Siirt tarafından gelerek köyün üzerinden geçti. Jetler köyün üzerinden geçtikten sonra geri döndüler, geri döndüklerinde köyü bombalamaya başladı. Bombardıman sonucu 26 yurttaş katledildi. Hava saldırısına günlerce sessiz kalan dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in, katliamın uluslararası basında da yer almasından sonra yaptığı açıklamada saldırıyı doğrulamış ancak bombalamanın bilinçli şekilde yapılmadığını belirterek, savaş uçaklarına takılan bombaların kayışlarının 'gevşemesi' sonucu bombaların köyün üzerine düştüğünü açıklamıştı. Doğan Güreş, aynı saatlerde uçaklarının bomba kayışlarının iki köy üzerinde ayrı ayrı nasıl gevşediği konusunda ise açıklama yapmamıştı. Sivil Kürtlerin katledilmesi 19 yıl önce 'bomba kayışları gevşedi, bomba düştü' diye açıklanırken, bugün de Genelkurmay Başkanlığı Roboski’de kaçak mazot getirmeye giden grubun PKK’li olduğu şüphesiyle bombalandığını açıklıyor. Diyarbakır) ve Şırnak’ta açılan davalardan sonuç alınamaması üzerine dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderildi”.
'TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN...'
Şırnak’ta aralarında çocuk ve hamile kadınların da olduğu 45 yurttaşın katledilmesinden sorumlu olanların hesap vermesi ve yargılanmasının adaletin tecelli etmesi için önemli olduğunu belirten Sarıyıldız, “ Ancak sadece bu olay ile ilgili faillerin yargılanması toplumsal vicdanı rahatlatmayacaktır. Bu katliamları ve zulüm üzerine inşa edilen sistemin yargılanması toplumsal barışın tesisi için gereklidir. Sonuç itibari ile bu insanlık dışı uygulamaları gerçekleştirenler belli bir siyasi erke dayanarak ve bir emir komuta zinciri içerisinde bu katliamları yerine getirmiştir" dedi.
Dönemin Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halis Burhan’ın da içerisinde yer aldığı yönetimin yaptıklarının bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılmasının, Kürt sorununa dair başlatılan diyalog ve müzakere sürecine de katkı sunacağını ifade eden Sarıyıldız, "Hakikatin tahrifini önlemek ve Kürtler de bir yıkıma neden olan 1990’lı yıllardaki karanlık olayların aydınlatılması için özel yetkilere sahip parlamento içi ya da parlamento dışı bir komisyonun kurulması hakikat sürecin işlemesinde etkili olacağı aşikârdır. Kurulacak olan bu komisyon 45 köylünün katledilmesi gibi insanlık dışı uygulamalar olarak nitelendirilen binlerce vakayı ortaya koyabilir ve bu katliamların bir daha yaşanmaması için bir politik iklim yaratabilir. Ayrıca faili meçhul cinayetlerin, toplum katliam ve infazların ve kaçırılmaların 'insanlığa karşı suç' kapsamında değerlendirilmesi zaman aşımı kuralını geçersiz kılacaktır” dedi.


2 Nisan 2013 Salı


Sarıyıldız, Roboskili ailelerin tehdit edilmesini Meclis’e taşıdı


ANKARA-Gülyazı Tugay Komutanlığı’nda Roboskili ailelerin tehdit edildiği yönündeki iddiaları Meclis gündemine taşıyan  Tutuklu BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, İçişleri Bakanı Muammer Güler’e “Tugay Komutanlığına çağrılan ailelere,  çocukların askerlere taş attığı ile eyleme katıldıkları yönünde bir belge imzalatılmak istendiği doğru mudur?  diye sordu.

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız,Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun kabul ettiği Uludere Alt Komisyonu raporunu protesto eden ailelerin askerler tarafından tehdit edildiği yönündeki iddiayı Meclis gündemine taşıdı. Sarıyıldız, BDP Grup Bakanvekili İdris Baluken aracılığıyla verdiği soru önergesini İçişleri Bakanı Muammer Güler’den ,  Anayasa’nın 98. ve İç Tüzüğün 99. Maddeleri gereceğince yazılı yanıtlamasını talep etti. Sarıyıldız, Roboski katliamı ile Türkiye'de toplumsal açıdan büyük bir kırılma noktasının oluşmasına neden olduğunu aktardı. Başta Kürt halkı olmak üzere insanlık camiasının hafızası ve duygu dünyasında asla unutulmayacak olan Roboski Katliamı’nda, çocuklarının katledilmesinde sorumluluğu olanların ortaya çıkarılmaması ve cezalandırılmaması Roboskili ailelerin adalete olan güvenlerini sarstığını ifade eden Sarıyıldız, “TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Roboski Katliamı ile ilgili Alt Komisyon tarafından hazırlanan raporu kabul etmesi başta Roboskili aileler olmak üzere duyarlı bütün kamuoyunun tepkisine sebep olmuştur” diye belirtti.

Roboski'de, katliamın 65’inci haftasında, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun kabul ettiği Uludere Alt Komisyonu raporunu, mezarlıkta protesto eden ailelere asker ve korucuların müdahalede bulunduğuna dikkat çeken Sarıyıldız, şu ifadede bulundu: “Ardından ise köyün gençleri akşam saatlerinde tekrar bir araya gelerek köy meydanından Gülyazı Tugayı'na kadar yürüyüş gerçekleştirerek kararı protesto etti. Asker ve kimi korucuların yürüyüşe müdahale etmesiyle arbede yaşandıktan sonra gençler eylemini sonlandırmıştı.Basına yanıysan haberlere göre yaşanan olaydan bir gün sonra yürüyüşe katılan 4 gencin ailesinin Gülyazı Tugay Komutanlığı'na çağrılarak, çocukların askerlere taş attığı ile eyleme katıldıkları yönünde bir belge imzalatılmak istenildiği iddia edilmektedir.  Tugay Komutanlığındaki bir askeri yetkinin ailelere "Birşey olmayacak siz imzalayın. Bir daha çocuğunuzu bu tür şeylere göndermeyin" yönünde tehdit ettiği ileri sürülen görüşmede, koruculara ise "Siz neden müdahale etmediniz. Bundan sonra bu tür şeylere müdahale edeceksiniz" denildiği belirtilmektedir.”

'Ailelerin adalet mücadelesinin önümü kesilmek isteniyor?'

Sarıyıldız, Bakan Güler’e yanıtlaması talebi ile şu soruları sordu: Roboski Katliamı’nda yaşamını yitiren ailelerden bazılarınınGülyazı Tugay Komutanlığı’na çağrılarak tehdit edildikleri iddiası doğru mudur? Doğru ise aileleri tehdit eden askeri yetkililer hakkında Bakanlığınız tarafından herhangi bir inceleme ya da soruşturma başlatılmış mıdır?

Tugay Komutanlığına çağrılan ailelere,  çocukların askerlere taş attığı ile eyleme katıldıkları yönünde bir belge imzalatılmak istendiği doğru mudur? İddia edilen bu tür tehditler ile ailelerin hak ve adalet mücadelesinin önümü kesilmek isteniyor?  Katliamda yaşamını yitirenleri kendi evlatlarını ve kardeşlerini anmaları en doğal hak değil midir? Aynı şekilde Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun kabul ettiği Uludere Alt Komisyonu raporunu demokratik bir çerçevede protesto eden ailelere güvenlik güçlerinin müdahale etmesi hangi yasal gerekçeye dayanmaktadır? Aradan geçen 1 yıl 3 aylık süre zarfına rağmen Bakanlığınız tarafından katliamın faillerinin açığa çıkarılması konusunda herhangi bir gelişme kaydedilmiş midir?