29 Kasım 2012 Perşembe



SARIYILDIZ: TETİKÇİLERİN AVUKAT PARASINI DEVLET ÖDÜYOR
         

KCK Şırnak davası kapsamında halen tutuklu olarak yargılanan Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, 90'lı yıllarda işlenen cinayetlerin tetikçisi olduğu iddia edilen asker, polis ve itirafçıların avukat masraflarının devlet tarafından ödenmesi ile ilgili yasaya ilişkin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Sarıyıldız, "sanığın yararlandığı haktan mağdurun yararlanamıyor olmasının" silahların eşitliği ilkesine aykırı olup olmadığı sorusuna Bakan Ergin'in yanıt vermesini istedi.

Halen KCK Şırnak davası kapsamında Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, bölgede işlenen faili meçhul cinayet ve insan hakları ihlallerden sorumlu tutulan asker, polis ve itirafçıların avukat masraflarının devlet tarafından ödenmesi ile ilgili Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı'na yazılı önerge verdi. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan aracılığı ile Meclis'e sunulan önergede, Kürt illeri başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde "terörler mücadele" adı altında binlerce Kürt sivil yurttaşın ya infaz edildiği ya da kendilerinden bir daha haber alınamamak üzere kaybedildiği hatırlatıldı. "Faili meçhul cinayetler ve kayıplar Kürt halkının bedeninde açılmış keskin bir bıçak yarasıdır" diye belirten Sarıyıldız, 90'lı yıllarda bölgede kaçırılarak kaybedilen ve faili meçhul cinayetlerde yaşamını yitirenlerin adresinin Hizbullah ve JİTEM olduğunun basına ve özellikle de Diyarbakır DGM ile akabinde kurulan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nin kararlarına da yansıdığını hatırlattı.

Ergin'in şu sorulara yanıt vermesi istendi

Bahsi geçen cinayetlerin nedeni ve tetikçisi olduğu iddia edilen asker, polis ve itirafçıların avukat masraflarının devlet tarafından ödenmesinin eşitlik ve adalet duygusunu zedelediğinin altı çizen Sarıyıldız, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in şu soruları yanıtlamasını istedi:
"Yukarıda bahsi geçen Yönetmelik kapsamında 2008 yılından bu güne kadar avukatlara yapılan ödeme tutarı ne kadardır? Yönetmelik kapsamında devletten yardım alan sanıklar/şüpheliler hakkında hangi suçlardan dolayı soruşturma yürütülmüş ve davalar açılmıştır? Kendileri lehine avukatlık ücreti ödenen sanık ya da şüpheliler kimlerdir? Mahkûmiyet ile neticelenen dosyalarda, bu ödemeler nedeniyle sanık/şüphelilere rücu edilmiş midir? Edilmişse kaç davada rücu edilmiştir. Bunlar hangileridir? Yönetmelik kapsamında hangi kurum ve kuruluşlarca ödeme gerçekleştirilmiştir? Kamu düzenini gayesiyle açılan ceza davalarında sanığın avukat ücretinin devletçe karşılanıyor olmasını 'kamu yararı ilkesi' ile bağdaştırıyor musunuz? Sanığın ilgili yönetmelik kapsamında avukatlık ücretinin devlet tarafından karşılanıyor olmasına karşı mağdurun bu haktan yararlanamıyor olması silahların eşitliği ilkesine aykırı değil midir?

Yönetmenliğe göre 3 avukat görevlendirilebiliyor

Bu tip olaylara adı karışan personel için 26 Ocak 2008 tarihinde 26768 sayılı "Terörle mücadelede görev alan personelin, bu görevlerinin ifasından doğduğu iddia edilen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda müdafi olarak belirlediği avukat veya avukatların ücretlerinin ödenme usul ve esasları"na ilişkin yönetmenlik resmi gazete de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Yürürlüğe giren yönetmenliğe göre, "Personel, hakkında yürütülen soruşturma veya kovuşturmada müdafii olarak istediği sayıda avukatı seçmekte serbesttir. Ancak, müdafi olarak belirlediği bu avukatlardan en çok üç avukatın ücreti, 5. maddedeki şartların varlığı halinde ilgili kurum/kuruluş tarafından ödenir" deniliyor. Yönetmelikte, "Avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesine bağlı olmaksızın ödenir. Ancak, bir personel için yapılacak toplam ödeme, soruşturma evresindeki işlerde 7.000, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda 35.000, askeri mahkemenin görevine giren suçlarda 17.500 ve asliye ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda 15.750 göstergenin avukatlık sözleşmesinin yapıldığı tarihteki memur maaş katsayısı ile çarpımının 20 katından fazla olamaz" diye belirtiyor.


JİTEM Komutanı Temizöz içinde avukat ücreti veriliyor


Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1993-95 yılları arasında işlenen 52 faili meçhul cinayet ile ilgili "Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak", "Adam öldürmeye azmettirmek" ve "Adam öldürmek'' suçlarından halen Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 9 kez ağırlaştırılmış müebbet istemi ile yargılanan JİTEM Grup Komutanı Albay Cemal Temizöz'e ilişkin 14 Eylül 2009'da Jandarma Genel Komutanlığı'na "Avukatlık ücretleriyle ilgili nasıl bir işlem yürütülüyor" şeklinde yazılan dilekçeye 29 Eylül 2009 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı Adli Müşavirlik biriminden Hakim Kıdemli Albay Adli Müşavir Gazi Koçer imzasıyla cevap verildiği hatırlatıldı. "Hizmete Özel" ibareli cevapta, adı geçen personelin tayin ettiği bir avukatın ücretinin Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinden karşılandığı belirtildi.

 

27 Kasım 2012 Salı

TUTUKLU VEKİL SARIYILDIZ, AKP'NİN 'SAHTE ÜYELİKLERİNİ' BAŞBAKAN'A SORDU 
Tutuklu bulunan Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, yurttaşların kendi isteği ve rızası dışında AKP'ye üye yapıldığının ortaya çıkması ardından konu hakkında Başbakan'a yanıltması talebi ile yazılı soru önergesi verdi.

Yurttaşların kendi isteği ve rızası dışında AKP'ye üye yapıldığının ortaya çıkması ardından, tutuklu bulunan Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın talebi üzerine BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan tarafından, Başbakan R. Tayyip Erdoğan'a yanıtlaması talebi ile yazılı soru önergesi verildi. Sarıyıldız, verdiği soru önergesinde siyasal partilerin en önemli unsurlarından biri olan üyeliğin kişinin kendi rızası ve onayı ile ancak mümkün olabileceğine dikkat çekerek, insanları kendi beyanlarının dışında herhangi bir partiye kaydetmenin Siyasi Partiler Yasası'na göre suç teşkil ettiğini belirtti. Son günlerde bazı basın yayın organlarına da yansıdığı gibi binlerce yurttaşın kendi rızası dışında AKP'ye üye yapıldığının ortaya çıktığına işaret eden Sarıyıldız, sunduğu önergede şu hususlara dikkat çekti: "26.11.2012 tarihinde Dicle Haber Ajansı'nın manşetten verdiği habere göre söz konusu ajansın Editörü Abdurrahman Gök ve DİHA Diyarbakır çalışanı Yıldız Özcan'ın da kendi rızaları dışında AKP'ye üye yapıldığı belirtildi. Yerel Gündem 21 Engelliler Meclisi Üyesi Ramazan Serim de geçtiğimiz günlerde İHD Diyarbakır Şubesi'ne yaptığı başvuruda haberi olmadan 5 yıldır AKP'ye üyeliği bulunduğunu öğrendiğini ifade etmişti. Yurttaşların bilgisi ve kabulü dışında Mersin'de de bin 381 kişinin hem CHP hem de AK Parti'de üye kaydının olduğu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın CHP Genel Merkezi'ne gönderdiği yazı ile ifşa edilmiştir."

'Nüfus'tan alınan veri tabanlarına benziyor'

Yapılan üyelik işlemlerinde genelde üzerinde üye kayıt seri numarası olmayan belgelerle vatandaşların bilgilerinin dışında üye yapıldığı yönünde ciddi iddialar ortaya atıldığının altını çizen Sarıyıldız, "Yurttaşların sahte imzası kullanılarak yapılan üyelik işlemi Türkiye'de nüfus il ve ilçe müdürlükleri veri tabanlarından alınan yurttaş bilgileri ile oluşturulmuş üyeliklere benziyor" diye belirtti.

Ortaya çıkan bu skandalın, demokrasilerin vazgeçilmezlerinden biri olarak gösterilen siyasi partilerin kuruluş ve genişleme mantığına aykırılık içerdiğini vurgulayan Sarıyıldız, Başbakan'a yanıtlaması talebi ile şu soruları sordu:

* Yurttaşların rızası ve onayı olmadan siyasi bir partiye kişilerin üye yapılmasının nedeni nedir?
* Üyelik işlemlerini yapan kişi ya da partiler hakkında herhangi bir inceleme veya soruşturma başlatılmış mıdır?
* Üyelik işlemlerinin nüfus il ve ilçe müdürlükleri veri tabanlarından alınan yurttaş bilgileri ile oluşturulduğu yönündeki iddiaların doğruluğu nedir? İddia doğru değilse üyelik için kişilerin bilgilerine hangi yöntemlerle ulaşılmıştır? Söz konusu iddia hakkında Bakanlığınız tarafından herhangi bir inceleme başlatılmış mıdır?

21 Kasım 2012 Çarşamba

Sarıyıldız: Halkımızın alkış ve zılgıt sesleri en büyük ilacımız oldu
Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi gören Şırnak Milletvekilimiz Faysal Sarıyıldız, danışmanı aracılığı ile yaptığı açıklamada, sağlık kontrollerinin devam ettiğini belirterek, "Cezaevinden hastaneye getirilirken halkımızın alkış ve zılgıt sesleri en büyük ilacımız oldu" dedi.

Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde 15 Ekim tarihinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine giren ve PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine eylemini sonlandıran  Şırnak Milletvekilimiz Faysal Sarıyıldız, tedavi gördüğü hastanede danışmanı aracılığı ile açıklamada bulundu. Sarıyıldız, getirildikleri ilk gün kelepçeli halde tedavi edilmek istendiklerini; ama bu dayatmayı kabul etmediklerini belirtti. Hastaneye getirildikleri ilk gün yaşanan hengameden ötürü tansiyon ile ilgili problem yaşadıklarını kaydeden Sarıyıdız, kendisi ve diğer arkadaşlarının sağlık kontrollerinin devam ettiğini ve yoğunluklu olarak serum tedavisi gördüklerini ifade etti. Açlık grevi eylemi boyunca kendilerini yalnız bırakmayan herkese teşekkürlerini sunan Sarıyıldız, "Cezaevinden hastaneye getirilirken halkımızın alkış ve zılgıt sesleri bizim en büyük ilacımız oldu. Yaşamı anlamlı kılmak için çıktığımız bu ölüm yolculuğunda bizleri yalnız bırakmayan halkımız en büyük moral kaynağımız oldu. Özellikle son günlerde tabak-çanak, ıslıkları ve ışık kapama eylemleri ile direnişi üst safhaya çıkaran 7'den 70'e tüm halkımıza selam ve sevgilerimi yolluyorum" dedi.

Öte yandan bugün itibari ile tutuklu ailelerinden sadece bir kişinin haftada bir kez 10 dakika cezaevi savcılığı izni ile yakınlarıyla hastanede görüş yapabilecekleri öğrenildi.

15 Kasım 2012 Perşembe


BİZİ HALK YAŞATIR




Kürt siyasi tutsakların verili yasalarla dahi çelişmeyen, kadim sorunun çözümünde kilit öneme sahip meşru iki temel taleple 12 Eylül’de başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine, eylemin onu yakından izleyenler açısından azaba dönüşmeye başladığı bir aşama olan 34. günde dahil oldum. Söz konusu aşama, kilo kayıplarının bedende belirginleştiği tenlerin saman kâğıdı rengine büründüğü,aurtların içe çöktüğü, göz çukurlarının derinleştiği ancak anlam gücü, moral ve bilincin direnenler şahsında zirvede seyrettiği bir zamana tekabül ediyor.
  
Aynı kısımda bir arada bulunduğum 7 arkadaş ve daha sonra onların da eyleme başladığı 3 refakatçi arkadaşın aynı eylemde kesişen yaşam serüveni, açlık grevi eyleminin yanı sıra, siyasal Kürt hareketinin sosyolojik yapısına dair iyi fikir veriyor; Üniversiteden, köyden, şehirden gerillaya katılıp daha sonra tutuklanan arkadaşlar var. BDP MYK üyesi ve Belediye Meclis Üyesi arkadaşlar var. Kurumlardan, yürüyüşlerden, işinden, gücünden alınan arkadaşalar var.Yüreği aynı sevdayla çarpan,  faşizme,  baskı ve sömürü sistemine karşı öfkeyle dolu olan Kürt toplumunun her kesiminden insanlar var. Özcesi, demokratik ulus paradigmasının eylemciler şahsında doğal olarak bedene bürünmeye başladığı, başarının belirgin emarelerinin ortaya çıktığı bir yapı…

'Dijwar, Mahir ve Dr. Cihan arkadaşlar artık sıvı alamıyorlar'

Bugün itibariyle arkadaşları 63’üncü günündeler, ben ise açlık grevi eyleminin 31’inci günündeyim. Yani ben başlarken onların bulunduğu yere yakın bir yerde, onlarsa kimisinin bedeninde belki artık onulmaz tahribatların başladığı yerde. Dijwar, Mahir ve Dr. Cihan arkadaşlar artık sıvı alamıyorlar. Dijvar 74 kilo ile başladığı eylemden şu an 59 kiloya düşmüş. Bize refakat eden arkadaş doğal otoritesini kullanarak onlara nerdeyse zorla sıvı aldırıyor. “Bir devrimci ölüme giderken bile, son ana kadar bilincini, duruşunu koruyabilmeli” diyor.

53 kiloya düşen Dr.Cihan arkadaş biyolojik realiteye karşı amansız dirense de duyma ve görme duyuları her geçen gün biraz daha zayıflıyor. Kimi arkadaşta da sese karşı hassasiyet artıyor.  Cihan Arkadaş, haberlerde geçen “çalışma” sözcüğünü, “çatışma” olarak anlayıp.,“ Arkadaşlar çatışma olmuş” deyince kısmımızın moral ve motivasyon kaynağı Pir Ali Arkadaş , “ Sağır duymaz uydurur” deyiveriyor. Bunun üzerine ranzalarında uzanan arkadaşlardan da tonu düşmüş  kahkahalar çıkıyor.

Bu aralar, direnişçi her arkadaşın bedeni, biyolojik hakikatle bilincin, erdemin ve metafiziğin kıyasıya cenge tutuştuğu bir muharebe alanı. Bilinç kendi bedenine “Ele güne rüsva etme bizi” dese de söz geçiremediği zamanlar çoğalıyor. Eylemin ilk dönemlerinde tüm arkadaşlar bir arada her gün belli bir süre volta atarken ayakta kalanların sayısı giderek azalıyor. Voltaya çıkanlar da çok geçmeden geri çekiliyor ve yalpalıyor. Anlayacağınız bulunduğumuz kısmın havalandırma alanı tarihinin en sakin günlerini yaşıyor. Özgür Heval, 24 basamaklı merdiveni çıkana kadar çaktırmadan 3 kez kestiriyor, mola veriyor, basamaklara çömeliyor. Tansiyonu düşen bedeninin toparlanmasını bekliyor.

Yüzünde biriken iki aylık dağınık sakalıyla Kawa destanında bir kahramanı andıran Mazlum (Tekdal) Arkadaş eylemimizin başından beri diplomasi ayağını yürütüyordu. Malum Despotik Erdoğan Sultanlığına karşı en etkili muhalefet yürüten bir siyasi partinin Merkez Yönetim Kurulunda yer alıyordu. Bu aralar kendisi “Size öyle geliyordur” dese de performansında gözle görülür bir düşüşvar. Ayakta kalamadığı için Avukat görüşlerine tekerlekli sandalyeyle gitmesi icap ediyor. Ancak o durumda görünüp karizmaya helal getirmek istemediğinden “ Arkadaşlar, ziyaretlere hep benim çıkmam şık olmaz” diyor. Tabi anlaşılıyor!

‘Bilincim kapanırsa sakın müdahale etmeyin…’

Mahir Heval –hani mahkeme hâkiminin karar gerekçesinde ‘’nasıl olsa açlık grevinde ölecek’’ deyip 16 yıl ceza verdiği- uzamış siyah sakalı, kağıt beyazı yüzü, çalıya dönmüş civan bedenine rağmen durmadan eylem kadar, eylemi izah etmeyi, dışarıya aktarmayı da misyonunun bir parçası biliyor. Dışarıdan gelen memur, doktor yani herkese avazı yettiğince meramımızı anlatır. Ancak o da artık konuşmakta zorlanıyor. Konuşurken sık sık yutkunuyor, en son gelen doktora, ‘doktor vakti geliyor artık, olur da bilincim kapanırsa sakın müdahale etmeyin’ diyor. Tıp etiğini, Hipokrat yeminini, ahlaki ve vicdani sorumlulukları ve Malta Sözleşmesini bir güzel hatırlatıyor.

Yakından izleyen hiçbir doktorun bizi anlamadığını sanmıyorum. Bölgeye ataması yeni yapılmış genç sağlık memurlarının biraz sohbet ettikten sonra ilk tepkileri, yeni bir kıtayı bulmuş kaşiflerin tavrına benziyor. Bu ülkenin yarısının bilinci manipüle edilmiş diğer yarısına nasıl anlatıldığını canlı örnekleriyle görüyoruz. Aramızda, kendisiyle aynı fakülteyi bitiren birinin olduğunu öğrenen batılı genç doktorun yüzüne ç öken hüzün görünmeye değerdi.

Salih heval, grubumuzun en genci, en neşelisi ve en uykucusudur. Zamansız dökülmeye başlayan saçlarına hayıflansa da belli etmemeye çalışıyor. Erdoğan’ın provakatif ve sorumsuz açıklamaları karşısında hepimizden çok o zorlanıyor. Başbakan eyleme dair ağzını her açtığında Salih Heval bir cevap vermeye yeltenir, Ancak adabımızda üslupsuzluğun ve küfür etmenin olmadığını öğrenmiştir. Genç olması, kendine güvenmesi hesabıyla ‘arkadaşlar benden önce birinizin düşmesine katlanamam’ diyor.

Başuçlarımızdan kitaplar yavaş yavaş çekiliyor…

Hükümetin eylemi manipüle edeceği ya da müdahale zemini yaratacağı kaygısıyla eylemin 52’inci gününe kadar cezaevi idaresinin muayene ve ölçüm alma isteklerini kabul etmedik. Ancak içinde Eş başkanlarımızın da bulunduğu BDP Heyeti’nin cezaevi ziyareti esnasındaki yoğun çabaları sonucunda tansiyon, nabız ve kilo ölçümlerine izin vermeye başladık. Açlık grevi eyleminin ehemmiyeti ve doğru okunması yönündeki tüm arabuluculuk çabaları sonuçsuz kalan, iktidarın şoven, despot çeperine toslayan BDP, nitekim mevcut durumda bekleyerek eli ağzında olan ölüm haberleri karşısında sessiz kalınamayacağını ifade ederek-bir süre önce sekiz milletvekili de dışarıda süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı.

Bu arada tüm arkadaş yapısında baş gösteren yoğunlaşma ve algı kaybı bariz bir biçimde fark edilebiliyor. Baş uçlarından,  önce kuramsal- teorik kitaplar çekildi,  sonra romanlar. Şu an gazetelerde de sadece siyasal süreç ve eyleme ilişkin haberler okunabiliyor. Televizyonlar ise sadece ana haber bültenlerinde açılıyor.


Bedenin damla damla erimesini yaşayarak görüyoruz

Evet, sevgili okur. Sen bu yazıyı okuduğunda Mazlum, Dijwar, Mahir ya da yan kısımda kalan Tayyip, Fırat, Ferhat veyahut ülkenin dört bir yanındaki onlarca hapishanede direnen binlerce arkadaşımızdan biri ya da birileri dilim varmaz ölümü söylemeye ama sağlıkla ilgili normal yaşama dönme ihtimalini belirleyen kritik eşiği aşabilir. Bir bedenin tel tel dökülmesi, damla damla erimesinin ne olduğunu yaşayarak görüyoruz. Onların faşist sistemden bir beklentisi yok. Sistemin insafına terk edilmenin, ondan medet ummanın ne anlama geldiğini onlar yeterince bilince çıkardıkları iktidarın iğrenç doğası, ve yakın zindan geçmişinden, ‘hayata dönüş’ adı altında devlet eliyle gerçekleştirilen katliamlardan gayet iyi biliyor, halkımızın da bunun bilinciyle hareket etmesini istiyor. Halkımız onların eylemine sahip çıkıp alanlara indikçe, despot sistemin üzerine gittikçe,  ancak onları kurtarabiliriz. Onların yaşam kaynağı da,  suyu da, ekmeği de halkın sahiplenmesi olacaktır. Sahiplenmek, despot sistemin rahatını kaçırmak, değişime zorlamak her alandaki direniş saflarında yer almakla olur.

Halkımız ve önderliğinin özgürlüğü için canını en soylu biçimde feda etmekten sakınmayan zindan direnişçilerinin yanında yer almak, onlara, yaşamlarına sahip çıkmak tarihi, ahlaki ve politik bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

                                                                                                                12.11.2012
                                                                                                            Faysal SARIYILDIZ
                                                                                                         Diyarbakır D Tipi Cezaevi



2 Kasım 2012 Cuma


 
SARIYILDIZ: BAŞBAKANIN ÇİRKİN SÖZLERİNİN BİZİM SOKAĞIMIZDA KIYMETİ HARBİYESİ YOKTUR
 
 


Süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Başbakan'ın "Açlık grevi tamamen şovdur. Dünyanın hiçbir yerinde b...
u tür şovlarla hukuk yok edilmez" sözlerine sert tepki göstererek, "Başbakan'ın bu hakaretvari açıklamasını yakalandığı iktidar hastalığına bağlıyoruz. Bizler yüzlerce arkadaşımız ile beraber ölüm yolculuğundayız. Evet bizler şov ile hukukun yok edilmeyeceğini biliyoruz. Ancak hukuksuzluk üzerine inşa edilen saltanatı alaşağı edebileceğimizi Hayrilerin ve Kemallerin tarihi direnişinden de gayet iyi biliyoruz" dedi.

BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız bulunduğu Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde danışmanı aracılığı ile kamuoyuna açıklamada bulundu. 15 Ekim'den bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Sarıyıldız, Başbakan ve AKP hükümetinin bütün karalama politikalarına rağmen büyük bir direniş coşkusuna sahip olduklarını belirterek, Başbakan'ın açlık grevlerine ilişkin son günlerde sarf ettiği sözlere ilişkin şunları söyledi: "Moral ve coşkuları her geçen gün artan; ancak dakika dakika bedenleri eriyen arkadaşlarımızın onurlu eylemini hiçleştirmek için bütün psikolojik savaş argümanlarını kullanan Başbakan'ın bu saldırgan tutumuna anlam vermekte zorlanmıyoruz. Çünkü Başbakan cezaevlerinde bedenleri açlığa yatıran arkadaşlarımızın ve 30 Ekim günü bütün alanları direniş mevzilerine dönüştüren halkımızın inanç ve kararlılığı karşısında ürpermiştir. Başbakan, otoriter kişiliğin en önemli semptomlarından olan otoriter saldırganlığını, Almanya'da yaptığı basın açıklaması ile bir kez daha gösterdi. Başbakan'ın 'Açlık grevi tamamen şovdur. Dünyanın hiçbir yerinde bu tür şovlarla hukuk yok edilmez' yönündeki bu hakaretvari açıklamasını yakalandığı iktidar hastalığına bağlıyoruz. Bizler yüzlerce arkadaşımız ile beraber ölüm yolculuğundayız. Evet bizler şov ile hukukun yok edilmeyeceğini biliyoruz. Ancak hukuksuzluk üzerine inşa edilen saltanatı alaşağı edebileceğimizi Hayrilerin ve Kemallerin tarihi direnişinden de gayet iyi biliyoruz" dedi.

'Başbakan'ın çirkin sözlerinin bizim sokağımızda kıymeti harbiyesi yok'

Başbakan'ın yine milletvekili arkadaşlarının 3 ay önce bir aradayken yediği yemeği ''utanmadan ve sıkılmadan'' manipüle etme ve kara propaganda marifeti ile kullandığını dile getiren Sarıyıldız, "Bizler milletvekili arkadaşlarımızın yüreğinin zindan direnişi ile attığını ve ölümlerin olmaması için büyük bir hassasiyetle yaklaştığını biliyoruz. Başbakan'ın bu çirkin sözlerinin bizim sokağımızda bir kıymeti harbiyesi yoktur" ifadesini kullandı.

'Ölümlerin vebali Başbakan'ın alnında kara bir leke olarak kalacak'

Başbakan'ın bu üslubunun Kürt sorununu çıkmaz bir sokağa sürüklediğini açıklayan Sarıyıldız, Başbakan ve AKP hükümetinin Kürt halkının iradesini hiçe sayan politikaları ve kültürel soykırımdaki ısrarının kendilerini süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi kararı almalarına yönelttiğine dikkat çekti. Sarıyıldız, yaşanacak ölümlerin ve olumsuzlukların vebalinin Başbakan'ın alnında kara bir leke olarak kalacağı uyarısında bulundu. Dört duvar arasında da olsa halklarının kendisine vermiş olduğu siyasi misyona ve değerlere layık olmaya devam edeceğini vurgulayan Sarıyıldız, şu açıklamada bulundu: "Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan arkadaşlarımız ile aynı odalarda bulunuyoruz. Açlık her ne kadar bedenlerimizi gün be gün eritse de dışarıda halkımızın direnişe verdiği destek bizlerde büyük bir umut ve moral kaynağı oluyor. Açlık değil direniş etrafında kenetlenmemek; ancak bizleri ölüme götürür. Ben ve arkadaşlarım büyük bir direniş geleneğine sahip olan halkımızın zindanlarda yanan direniş ateşini gürleştireceğine inanıyorum. Açlık grevinde olan arkadaşlarımızın zafere ve özgürlüğe kilitlenen duyguları ile siz değerli halkımıza selam ve sevgilerimizi yolluyoruz."